Motosiklet sporuna nasıl başladım?
Öncelikle kısa bir özet geçeyim, nerden neden geldi bu motosiklet isteği/hevesi…
Çocukken yaptığım bir kaza
İki teker hep farklı bir yerdeydi benim için. Çocukluğumda bisikleti çok severdim, 7 yaşımda kaza geçirince (kaldırımdan düştüm durduğum yerde, o sırada geçen araba bana çarptı) ailem bir daha bisiklete binmeme izin vermedi ameliyatlardan sonra. Ara sıra “şu çöpün oraya kadar” arkadaşlarımın bisikletlerine bindim. Hatta bir keresinde bir çocuğa vurdum, takla attım (bir anda yola fırladı benim suçum yoktu) ikimize de bir şey olmadı.
Üniversite yılları
Üniversitede (başta aileme haber vermeden) bol bol bisiklete bindim, dağ bayır gezdim. Özellikle Trabzon‘da dağ bayır gezmek epey keyifliydi sanılanın aksine. Tamam yokuş yukarı 4 saatte çıktığın yolu 45 dk’da inmek adama biraz koyuyor ama olsun, o güzellikleri başka türlü böyle güzel gözlemleyemezdim. Carraro CRS620 aldım 800 liraya bilmem kaç taksitle.
Tabii bisiklete binme dediğimiz spor öyle sadece bisikleti almakla bitmiyor. Önce kaskını aldım, sonra eldiven. Ardından elciklerini değiştirdim daha rahat olanlarla. Suluk takma yeri ve suluk aldım. (Suluk alacaksanız termos görevi görenlerden alın, sonra teşekkür edersiniz.) Km saati, arka ve ön farlar derken ufak tefek şeyleri ÇinAli’den aldım ucuza. Baktım ki Trabzon dere tepe her yer dağlık, okula giderken de eve dönerken de yokuş çıkıyorum, biraz performans gerekli; SPD kilitlemeli pedalları keşfettim. Pedal ve ayakkabı derken iyi bir para ödedim. Son senemde okulu bitirmek için sattım bisikletimi 800 lira civarına…
Ve iş hayatı
Üniversite hayatım boyunca da hep bir motosiklet istedim aslında fakat mali sebeplerden hiç kalkışamadım bu işe. İş hayatına atıldıktan sonra ilk hedefim motosiklet oldu. Superlight 200 görüp çok beğenmiştim.
2 ay superlight hayali ile işe gidip geldim. 2. ayın sonunda ne olsa beğenirsiniz; proje iptal edildi, işsiz kaldım. :)
Neredeyse hiç boşta kalmadan başka bir iş buldum, açıkcası çok şansa gelişmiş bir durumdu; hâlen daha şaşırırım hatırladıkça. İlk iş yerinin korkusu sebebiyle biraz temkinli yaklaştım, benim aklımda bir an evvel ehliyete yazılmak, o süreçte de para biriktirip biraz da kredi çekerek hemen kavuşmak vardı motosiklete. Bunun planlamasını yaparken 10 bin TL ayırmıştım toplam bütçe olarak.
- 6.000 TL civarı motosiklet
- 2.000 TL civarı ekipman
- 1.500 TL civarı ehliyet
- geriye kalan 500 TL’i de arada çıkan emniyet, noter vs. vs. gibi giderler için ayırdım.
Ehliyet
Açıkcası ehliyet işi çok sıkıntı. Doğru düzgün bir bilgi bulamıyorsunuz. Bir de sanırım sistem yakınlarda değişmiş, uğraş dur. Ehliyet veren yerleri 3 grupta ayırabiliriz bence,
- Gerçekten iyi eğitim veren yerler
- İyi eğitim veriyormuş gibi gösterip fiyatı yüksek tutanlar
- Sadece paranızı alanlar
Gerçekten iyi eğitim veren (aynı zamanda ehliyet de verebilen) benim bildiğim bir tek Giz Sürücü Kursu var. Fiyatlarını vs. bilmiyorum çünkü kendilerini aradım, açmadılar. Siteleri üzerinden maille iletişime geçmeye çalıştım, önemsemediler. Ben de o zamanlar pek bilinçli olmadığım için çok da umursamadım. Sonradan duyduğum ve öğrendiğim kadarıyla hakkını veren bir kurummuş.
İyi eğitim veriyormuş gibi gösterip fiyatı yüksek tutan bir yeri tercih ettim ben bilmeden. Özel Villa Levent Sürücü Kursu‘na kaydoldum. 1500 TL fiyat istediler A sınıfı ehliyet için (B sınıfı ehliyetim vardı). 10 saat eğitim aldım.
- 1 saat kadar scooter ile çalıştım.
- 2 saat kadar 125cc YBR ile çalıştım.
- 2 saat kadar 250cc CBF250 ile çalıştım.
- 1 saat kadar 500cc modelini tam hatırlayamadığım bir motosiklet ile çalıştım.
- 4 saat kadar da MT-07 kullandım.
Toplam bu 10 saatte iki kere trafiğe çıktım MT-07 ile. Sınav alanının bulunduğu bölgeye gidip, orada biraz pratik yaptım. Sınav güzergahında bir iki tur attım sadece. Ehliyet kursunun çalışma alanında sınavda bulunan her şey bulunuyordu ek olarak yokuş bir kısımda da çalışma imkanı buldum. Fakat bu eğitimden daha çok motosikletle vakit geçirdiğim seanslardan ibaretti. Oturuş pozisyonumdaki bozukluk nedeniyle gazı doğru kontrol edemiyordum, bu sebepten MT-07 ile zor anlar yaşadım. Hiç düşmedim fakat çok geriliyordum özellikle MT-07’nin üstünde.
Ek derse ihtiyacım olduğunu söylediler, özellikle sınava yönelik. Açıkcası ben de hem fikirdim keza parkurda iyi olsam da trafikte tam olarak ne yapmam gerektiğini bilmiyordum. 6 saatlik ek ders için 600 lira civarı bir rakam ödedim. Evet enayilikten başka bir şey değil fakat o noktada başka bir kursa gitme ya da benzeri bir şey yapma şansım yoktu çünkü ehliyet sınavına yönelik çalışmam gerekiyordu. Hiç motosiklet kullanan arkadaşım da olmadığı için kimseden yardım alma şansım da yoktu maalesef. Benim aklımda ehliyeti alıp biraz pratik kazandıktan sonra Honda ya da Yamaha‘nın eğitimlerine gitmek vardı.
Sadece paranızı alanlar kategorisinde ise Kavacık semtinde bir yeri aradım, oturduğum yere çok yakın olduğu için. Telefonu açan hanımefendi tecrübemi sordu (?). Tecrübem bulunmuyor dedim, 900TL 3-6 taksit yaparız dedi. Ders içeriği nedir, bilgilendirir misiniz dediğimde ise hocamız sizi hazırlar siz rahat olun dedi yılışık bir tavırla. Israr edince ise bombayı patlattı,
-Yalnız biz herkesi almıyoruz A sınıfı için o yüzden size bi bakmamız lazım.
Kısa süreli bir şoktan sonra teşekkür edip telefonu kapattım. Bu tarz yerlerin ders vs. vereceklerini sanmıyorum. Ehliyet sınavına girdim, bir sorun yaşamadan sınavı geçtim.
Ekipmanlar
Ekipman işi için internette çok araştırma yaptım, bir sürü video izledim. Doğru düzgün net bilgi çok az var. Mesela kasklar, bilindik markalar iyi denir. Sharp yıldızı 4 ve üstü olsun denir. Ece ve Dot sertifikası olsun denir, denir de denir. Ben de bu bilinmemezliklerle Hasanpaşa gittim. Gezdim dükkanları ama aradaki fark ne, hangisi daha iyi vs. bilmiyorum. Güneş vizörü, pinlock, havalandırma kanalları vs. onlara bakıyorum daha çok. O sırada aklıma Mehmet amca geldi. Dedemin kardeşinin oğlu, babamın kuzeni. Kendisi motosiklet camiasında epey tanınan biri ama benim neredeyse hiç iletişimim olmadı kendisiyle. Babamla çok yakınlarmış kuzen olarak fakat sonradan bazı sebeplerden artık hiç görüşmüyorlar küslük olmasa da. Onu aradım, acelen yoksa fuarı bekle beraber bakalım dedi, mantıklı geldi. Beklemeye başladım. :)
Fuar günü geldi çattı, uzun bir yolculuk yaptım (yaklaşık 2 saat). Mehmet amcamla görüştüm, dükkanları gezdim ve fuardan çok uygun fiyata, Nolan N87 kask ve Clover GTS Air mont aldım. (İkisi için 1400 TL 3 Taksit ödedim). Eldiven işini zaten ehliyet kursunda da kullanmak üzere halletmiştim (sonradan o eldiven çok pişman etti beni ama olsun 150TL’de o).
Geriye kaldı korumalı pantolon ve bot. Kafamda onları da halledip motosiklete öyle girişmek vardı fakat evdeki hesap çarşıya uymadı.
Motosiklet seçimi
Superlight 200 ile başladığım yolculukta pek çok modele kafa yordum.
- Superlight 200
- Superlight 150
- Pulsar NS 200
- Pulsar NS 150
- Yamaha YBR125
- Falcon Freedom 250
- TVS Apache RTS 150 ve 180
- Honda CBF 150
- CFMoto 150 NK
- RKS Titanic
- Hero Hunk
Bütçemin el verdiği ölçüde bu modellere (bazılarına ucundan kıyısından) gücüm yetiyordu. Superlight‘ı elememin sebebi alacağım ilk motosiklet olması sebebiyle her ne kadar bakım işlerini sevsem de çok fazla sorun çıkartıp beni maddi/manevi yıldırabilecek olmasıydı. Bir de eğer boyunuz benim gibi 1.90 civarında ise motosiklet biraz ufak kalacaktır altınızda. Hala aklımın bir köşesinde, cruiser sevdiğim için.
Pulsar 200 NS‘i param olsa alırdım fakat benim bütçemdeki pulsarlar yüksek kmde oluyordu genelde. Acemi olduğum için motosikletin ne durumda olduğu konusunda fikir yürütemeyeceğim için bulaşmadım yüksek kmli ya da hafif (?) kazalı 200ns’lere.
YBR ve CBF bu kategorinin ağırbaşları. CBF’in kronik yağ yaktığı biliniyor. Ben de uzun bir süre YBR alacağım dedim durdum fakat tipi hiç hoşuma gitmiyordu. Bir de çok atik bir motor olmadığı biliniyor, otobanda kullandığımda biraz sorun olabilir diye düşündüm.
Falcon Freedom da aynı superlight gibi, görünüşü bence bir tık daha kötü ama daha güzel özelliklere sahip, vites göstergesi gibi. Çin malı olması sebebiyle eledim.
Apache‘i aslında duyar duymaz gıcık kapmadım desem yalan olur, Apache diye isim niye koyarsın ki. İsminin haricinde yere daha yakındı ve küçük kalıyordu altımda.
CFMoto ise tipi ve enjeksiyonlu olmasıyla çok güzel bir hedefti. Parça fiyatları biraz yüksekmiş fakat sakin kullanan birisi için çok fazla sorun olmayacağını düşünüyordum. Benim vazgeçme sebebim ise ikinci elinin ölü olması, çok az var. Sonuçta aldığım bu başlangıç motorunu ilelebet kullanacak değilim, 1 seneye satıp daha üst modelini almayı düşünüyorum.
RKS Titanic hakkında çok az şey bulabildim, belki de çok araştırmadım bilmiyorum.
Hero Hunk ise 5 yıl garanti ile epey iddialıydı. Güzel yorumlar da okudum fakat çok fazla bilinmemesi ve ikinci elde sıkıntı yaşarım düşüncesiyle uzak durdum. Bir kısım da titreşimden şikayet ediyordu.
Tüm bunları düşündükten sonra Pulsar 150NS çok mantıklı gelmeye başladı. Motosiklet.net forumundan bulup blogunu okuduğum Cloud isimli yazarın sayesinde aldım aslında daha çok. Kendisi kendi blogunda her şeyiyle anlatmıştı 150NS’i. Cloud isimli yazarın blogu için tıklayın.
Baktım bu iş böyle olmayacak, bir web crawler geliştirdim. Her gün sahibinden’e girip tek tek ilanlara bakmak, yeni eklenenleri kontrol etmek bir süre sonra yordu beni başta heyecanlı gelse de. Bu projeyi de crystal dili ile geliştirdim hem de öğrenmiş olurum diye, iyi de ettim. :)
Bu bot ile 12 saatte bir eklenen yeni modelleri belirttiğim kriterlere uyuyorsa bana mail atması için kullandım. 2 hafta kadar pusuda bekledikten sonra bir tane Pulsar 150NS‘i beğendim, 11bin km’de fiyat olarak 6.000 yazılmıştı. Görüştüm, akşam için randevulaştık. Kadıköy BayMoto (Yetkili Bajaj Servisi) tarafından yapılmıştı tüm bakımları ve orada bakıldı. Tek sorun olarak 150NS’lerdeki 6-7bin devirde gaz yememe problemi için garantiden değişim yapılmamıştı. Fiyatını öğrendim 200 lira civarı dendi, onu fiyattan düştük. Birazcık da pazarlıkla 5.700‘e anlaştık.
O zamandan bu zamana 3.000km’den fazla yaptım, yaklaşık 3 ayda. 2 hafta kadar önce haftasonu için Ankara’ya gittim geldim ki o da başka bir yazının konusu olacak. Açıkcası epey memnunum, ha bazı sorunlar yaşamadım mı; tabii ki yaşadım. Japon bir motosiklet alsam da sorun yaşayabilirdim bunlar olağan şeyler.
Son olarak da bir itirafta bulunayım; işten dönerken bazen yol çok kısa geliyor; sağa sola giderek geziyorum dolanıyorum ama kimseye söylemedim.